25.05.2013

  Yeni dünya insanı yaratma çabalarıyla önüne geçilmesi gereken bir zaafiyet olarak anlatılan duyguların o kadar da sınırlandırılması gerekmediği hissine kapılıyorum Kafka ve minvalindeki insanların hayatlarına bakınca.Nasıl mı?Politikayı izlenebilecek sonsuz sayıdaki yolu sınırlayan karar verme kuralları olarak tanımlarsak,bu kuralların özünün temel değerlere göre belirlendiğini kabul etmek gerekir ki bu durumda temel değerlerin temelinin de hangi duyguya daha fazla değer verildiğiyle ilintili olduğunu söylemekte bir engel göremiyorum.
İnsan olmaklığın farkındalığına erişememişken hukuku anlaşılmaz meselelerin ve kocaman problemlerin barındığı uçsuz bucaksız bir dünya olarak tahayyül ederdim.İlk yargıtay kararını elime alıp incelemeye başladığımda anladım;hukuk bir bilimdalı olup olmadığı konusunda dahi insanları ağız dalaşına sokabilen bir horoz dövüşüydü.Ve insanlar aslında her yıl değişen kanunlar arasında bazen acizliğinin,bazen öfkesinin,bazen açlığının,bazen onurunun hatta bazen aşkının peşinden koşuyordu.Belki de koşmaya çalışıyordu demeliyim zira kanun yolunun yavaşlığı karşısında en derin duygular bile heyecanını yitirebilir;ama bu hukuku insancıl olmaktan çıkarmıyor yine de.Kafka'nın güce olan tepkisi tam da bu noktada ele geçiriyor bendimi zira güçlü olmak hissiyatından pek çokları gibi yoğunca haz etmeme nazaran,elde ediliş biçimi ne olursa olsun üzerimde herhangi bir gücü hissetmeye tahammül sınırım çok daha zayıf.Yeni dünya insanı yaratma çabalarında başarılı olduklarından olabilir bu duygunun halihazırdaki sebebi;fakat yine de kanbağı  ile de olsa,kaba kuvvetle de olsa,bilgi ile de olsa gücün dolaysız zilyedi ile arta kalanların arasındaki kural belirleme gücünü ele geçirme çabaları -ki bu siyaset oluyor- toplum bireyleri üzerinde her zaman başarı göstermiyor ki isyana dili değenlerin aniden imhası için çalışmalara başlanıyor.Sosyal  medyada Akif'ten bahsederken şöyle diyor vatandaşın biri  oysa ki" Sürgüne gönderdiler.Emekli ikramiyesini vermediler.Yetmedi aylığını kestiler.Buna rağmen küsmeyen adamdır Akif."
Peki ya küsseydi?
Dile,dine,kıyafete,haberleşmeye ezcümle insana yani eşref-i mahlukata getirilen her sınırlamaya,tek tip insan olmayı tembihleyen her türlü teoriye ve diyalogdan uzak politikaların baş çekenlerine bir öğüt veriyor sanki  Alper Gencer.'İsyan damarı olmayanın teslimiyete kalbi yoktur.
***
 Belki de bu yüzden her geçen gün daha çok seviyorum onu.Çünkü isyanın başkomutanlığını yaparken o,ben dönüşünü gözlüyorum.Belki döner,belki dönmez.Ama yine de beklemek her zaman saygı duyulan bir icraat oldu.Beş para etmez heriflerin sırtına alıp propagandasını yaptığı vahdet-i vücud,bir gün gelecek bizi de çepeçevre saracak diye gökyüzüne bakarken;dilime pelesenk oluyor sanki bir dua:''Karşına beraber gelelim ne olur.''Ve ekliyorum;''O bensiz gelse de olur.''
Sanırım böyle bir şey birini gerçekten sevmek.Herhangi bir yol ayrımında gırtlak gırtlağa yapışırken dahi iyiliğini istemek .(ya da belki de kendine göre bir iyilik isteyişi bu...Bilmiyorum...Zaten aklımı yitiririm diye felsefeden hep korktum)Aslında kendini doğrulama güdümün esiri olmaktan korkuyorum böyle zamanlarda;ama yok yok O bensiz gelse de olur.

Anda baru saja membaca artikel yang berkategori dengan judul 25.05.2013. Jika kamu suka, janganlike dan bagikan keteman-temanmu ya... By : En Kolay Yolu
Ditulis oleh: blogger 1 -

Belum ada komentar untuk "25.05.2013"

Yorum Gönder