YouTube'dan sanal gerçeklik ile ilgili Türkçe bir video...
Sanal gerçeklik son yıllarda gündemde çok tartışılsa da aslında kasklı ekranların ilk örneği 1968 yılında Ivan Sutherland tarafından üretilmişti.
Matrix üçlemesiyse; ana karakterin dünyanın aslında beyninde gerçekleşen bir simülasyon olduğu gerçeğini öğrenmesi ve içinde yaşadığı yapay dünyadan kurtuluşuyla başlar.
Günümüzde bu teknoloji artık bilim kurgudan ibaret değil, mikro-çiplerin, yüksek çözünürlüklü
ekranların ve hareket takip sensörlerinin geliştirilmesi sanal gerçeklik kasklarını farklı bir seviyeye taşıdı.
Morpheus Projesi ve “Oculus Rift” gibi birçok sanal gerçeklik cihazı geçmiştekilere kıyasla detaylı görüntü kalitesine, ultra hızlı kafa hareket takibine ve çok daha geniş bir görüş açısına sahip.
Kasklı ekranlar foto-gerçekçilik ve ileri film yapım teknikleriyle birleştiğinde eğlence endüstrisinde yeni bir çağ başladı.
Bu teknolojiye uyarlanan filmlerde ve bilgisayar oyunlarında gerçek dünya ile iletişimi tamamen kesilen kişi kendisini ana karakter ile öznelleştirmekte ve çekilen sahneleri veya kurgulanan oyunu hissetmekte ve 2. bir hayatı tecrübe etmektedir.
Ordular bu teknolojiyi askeri talimler ve tatbikatlar için kullanmakta ve birlikler savaşın zorlu şartlarına uyum sağlamak için sanal gerçeklik ortamında eğitim görmektedir.
Sağlık sektöründe de kullanılmaya başlanan bu teknoloji; ameliyat gibi hayati önem taşıyan durumlarda doktorları önceden hazırlar ve fobik rahatsızlıklara sahip hastaların korkularıyla sanal alemde yüzleşmelerini sağlar.
Gelecekte satın almayı düşündüğünüz bir evi fiziksel olarak gitmeden gezebilirsiniz.
Öğrenciler, tarih dersinde anlatılan mekanları veya savaşları sanal gerçeklik sayesinde deneyimleyebilir veya öğretmenler öğrencileriyle beraber dinozor iskeletlerine sahip müzelere veya sanat galerilerine sanal turlar düzenleyebilir ve derslerini bu ortamlarda anlatabilirler.
Bilim adamı Ray Kurzweil yakın gelecekte kan hücresi büyüklüğündeki nano teknolojik cihazların vücudumuzu sağlıklı tutması için yapay akyuvar ve alyuvar görevinde kullanılabileceğini ve bu robotik maddeciklerin nöronlarımızla doğrudan etkileşime geçebileceğini ön görmektedir.
Beynimizin internet ağıyla direk iletişim kurmasını sağlayabilir.
Bilgisayar çipleri geçmişte defalarca kez insan beynine yerleştirilmiş ve protez cihazlarının düşünce gücüyle hareket ettirilebilmesi kanıtlanmıştı.
Gelecekte insan beyninin ve bilgisayar teknolojisinin sınırları zorlanarak bir insanın sanal bir hayatla öznelleştirilebilmesi ve böylelikle sanal gerçekliğe aktarılan bilinçlerin dijital ortamlarda yaşatılabilmeleri sağlanılabilir.
Bunun yanında bazı uç tahminler insan hafızasının bir bilgisayar harddiskine yüklenebileceğini yönündedir.
Beynimizin sinir sistemi üzerinden bilgisayarlarla iletişim kurulabilmesi bize düşüncelerimizi hiç konuşma zahmetine girmeden istediğimiz kişilere aktarma fırsatı da sağlayabilir.
Böylece 5 duyunun yardımı olmaksızın kişiler arasında gerçekleştirilebilecek düşünce aktarımı, diğer bir değişle telepati mümkün olabilir.
Sanal gerçeklik sayesinde zaman yolculuğu yapabileceğiz ve geçmişi tahmin edilen tüm gerçekçiliğiyle deneyimleyebileceğiz.
Belki de bir gün dünyamızın detaylı sanal versiyonları üretilecek ve bu paralel dünyalar sayesinde gelecekte gerçekleşecek doğal felaketler önceden görülecek ve bunlara karşı önlemler alınarak insanlık korunacak.
Günümüzdeki süper bilgisayarlar bugün uzayın milyarlarca yıl önceki halini kısmen simüle edebiliyorsa gelecekte bir gün bilgilerimiz ve hayallerimiz doğrultusunda yapay evrenler simüle edebilir ve bu sanal evrenlerde yeni hayatlar oluşturarak yaşayabiliriz.
Felsefeciler binlerce yıldır içinde yaşadığımız dünyanın gerçek mi yoksa bir simülasyon mu olduğunu sorgulamakta.
Eğer insanlık dünyanın ve evrenin simülasyonunu oluşturabiliyorsa, bizim şu an içinde yaşadığımızı sandığımız dünyanın bve vücudumuzun aslında bir simülasyon olma ihtimali imkansız değildir.
Çünkü teknik açıdan bir insanın beyni vücudundan çıkarılarak bir bilgisayara bağlanılabilir ve elektrik sinyalleri gönderilerek bu kişiye yapay duygu hissiyatı sağlanılabilir ve önceden kurgulanmış sahte anılar yaşatılabilir.
Bu duygularla beslenilen beyin bir bilgisayar ortamında mı, yoksa gerçek dünyada mı olduğunu ayırt edemez.
Müzik: incompetech.com, audionatix.com
Sanal gerçeklik son yıllarda gündemde çok tartışılsa da aslında kasklı ekranların ilk örneği 1968 yılında Ivan Sutherland tarafından üretilmişti.
Matrix üçlemesiyse; ana karakterin dünyanın aslında beyninde gerçekleşen bir simülasyon olduğu gerçeğini öğrenmesi ve içinde yaşadığı yapay dünyadan kurtuluşuyla başlar.
Günümüzde bu teknoloji artık bilim kurgudan ibaret değil, mikro-çiplerin, yüksek çözünürlüklü
ekranların ve hareket takip sensörlerinin geliştirilmesi sanal gerçeklik kasklarını farklı bir seviyeye taşıdı.
Morpheus Projesi ve “Oculus Rift” gibi birçok sanal gerçeklik cihazı geçmiştekilere kıyasla detaylı görüntü kalitesine, ultra hızlı kafa hareket takibine ve çok daha geniş bir görüş açısına sahip.
Kasklı ekranlar foto-gerçekçilik ve ileri film yapım teknikleriyle birleştiğinde eğlence endüstrisinde yeni bir çağ başladı.
Bu teknolojiye uyarlanan filmlerde ve bilgisayar oyunlarında gerçek dünya ile iletişimi tamamen kesilen kişi kendisini ana karakter ile öznelleştirmekte ve çekilen sahneleri veya kurgulanan oyunu hissetmekte ve 2. bir hayatı tecrübe etmektedir.
Ordular bu teknolojiyi askeri talimler ve tatbikatlar için kullanmakta ve birlikler savaşın zorlu şartlarına uyum sağlamak için sanal gerçeklik ortamında eğitim görmektedir.
Sağlık sektöründe de kullanılmaya başlanan bu teknoloji; ameliyat gibi hayati önem taşıyan durumlarda doktorları önceden hazırlar ve fobik rahatsızlıklara sahip hastaların korkularıyla sanal alemde yüzleşmelerini sağlar.
Gelecekte satın almayı düşündüğünüz bir evi fiziksel olarak gitmeden gezebilirsiniz.
Öğrenciler, tarih dersinde anlatılan mekanları veya savaşları sanal gerçeklik sayesinde deneyimleyebilir veya öğretmenler öğrencileriyle beraber dinozor iskeletlerine sahip müzelere veya sanat galerilerine sanal turlar düzenleyebilir ve derslerini bu ortamlarda anlatabilirler.
Bilim adamı Ray Kurzweil yakın gelecekte kan hücresi büyüklüğündeki nano teknolojik cihazların vücudumuzu sağlıklı tutması için yapay akyuvar ve alyuvar görevinde kullanılabileceğini ve bu robotik maddeciklerin nöronlarımızla doğrudan etkileşime geçebileceğini ön görmektedir.
Beynimizin internet ağıyla direk iletişim kurmasını sağlayabilir.
Bilgisayar çipleri geçmişte defalarca kez insan beynine yerleştirilmiş ve protez cihazlarının düşünce gücüyle hareket ettirilebilmesi kanıtlanmıştı.
Gelecekte insan beyninin ve bilgisayar teknolojisinin sınırları zorlanarak bir insanın sanal bir hayatla öznelleştirilebilmesi ve böylelikle sanal gerçekliğe aktarılan bilinçlerin dijital ortamlarda yaşatılabilmeleri sağlanılabilir.
Bunun yanında bazı uç tahminler insan hafızasının bir bilgisayar harddiskine yüklenebileceğini yönündedir.
Beynimizin sinir sistemi üzerinden bilgisayarlarla iletişim kurulabilmesi bize düşüncelerimizi hiç konuşma zahmetine girmeden istediğimiz kişilere aktarma fırsatı da sağlayabilir.
Böylece 5 duyunun yardımı olmaksızın kişiler arasında gerçekleştirilebilecek düşünce aktarımı, diğer bir değişle telepati mümkün olabilir.
Sanal gerçeklik sayesinde zaman yolculuğu yapabileceğiz ve geçmişi tahmin edilen tüm gerçekçiliğiyle deneyimleyebileceğiz.
Belki de bir gün dünyamızın detaylı sanal versiyonları üretilecek ve bu paralel dünyalar sayesinde gelecekte gerçekleşecek doğal felaketler önceden görülecek ve bunlara karşı önlemler alınarak insanlık korunacak.
Günümüzdeki süper bilgisayarlar bugün uzayın milyarlarca yıl önceki halini kısmen simüle edebiliyorsa gelecekte bir gün bilgilerimiz ve hayallerimiz doğrultusunda yapay evrenler simüle edebilir ve bu sanal evrenlerde yeni hayatlar oluşturarak yaşayabiliriz.
Felsefeciler binlerce yıldır içinde yaşadığımız dünyanın gerçek mi yoksa bir simülasyon mu olduğunu sorgulamakta.
Eğer insanlık dünyanın ve evrenin simülasyonunu oluşturabiliyorsa, bizim şu an içinde yaşadığımızı sandığımız dünyanın bve vücudumuzun aslında bir simülasyon olma ihtimali imkansız değildir.
Çünkü teknik açıdan bir insanın beyni vücudundan çıkarılarak bir bilgisayara bağlanılabilir ve elektrik sinyalleri gönderilerek bu kişiye yapay duygu hissiyatı sağlanılabilir ve önceden kurgulanmış sahte anılar yaşatılabilir.
Bu duygularla beslenilen beyin bir bilgisayar ortamında mı, yoksa gerçek dünyada mı olduğunu ayırt edemez.
Müzik: incompetech.com, audionatix.com
Anda baru saja membaca artikel yang berkategori Ivan Sutherland |
Oculus |
sanal gerçeklik |
Virtual Reality
dengan judul Sanal Gerçeklik'le İlgili 17 Bilgi. Jika kamu suka, janganlike dan bagikan keteman-temanmu ya... By : En Kolay Yolu
Ditulis oleh:
Adsız -
Belum ada komentar untuk "Sanal Gerçeklik'le İlgili 17 Bilgi"
Yorum Gönder